Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] >
Off topic: Çevirmenin Edebiyat Köşesi
Thread poster: Haluk Erkan
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
Nazi Gelini Zschaepe (Çepe) Nov 28, 2013

Her duruşmada utanmadan gülümsüyorsun
Sırtını dönüyorsun kanına girdiğin insanların yakınlarına karşı
Hiç utanmıyorsun, "nasıl da kıydık canınıza pis Auslaender'ler sizi" der gibisin...

Aslında sizi örgütleyen insansılara acıyorum.
Tarihten hiç ders almadığınız belli Zschaepe!
Zengin ettiğiniz avukatların sırıtmasından belli
Anayasayı Koruma(ma) Dairesinin çalışmasından(!) belli!

Belli, belli Altob
... See more
Her duruşmada utanmadan gülümsüyorsun
Sırtını dönüyorsun kanına girdiğin insanların yakınlarına karşı
Hiç utanmıyorsun, "nasıl da kıydık canınıza pis Auslaender'ler sizi" der gibisin...

Aslında sizi örgütleyen insansılara acıyorum.
Tarihten hiç ders almadığınız belli Zschaepe!
Zengin ettiğiniz avukatların sırıtmasından belli
Anayasayı Koruma(ma) Dairesinin çalışmasından(!) belli!

Belli, belli Altobelli
Attığınız gollerden(!) belli!

Mahkeme-i Kübra'da görüşeceğiz kesin!
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
"Güneyyurta Selam" Dec 14, 2013

Bilgisunarda (internet) gezinirken bu şiire rastladım. Şiir, Ermenek yöresinin "Güneyyurt-Gargara" kasabası ve çevresini anlatıyor. Köyüm, buranın 20 km kadar uzağında... Şiirin özelliği ise "Haydar Babaya Selam" şiirine yerel bir nazire olması... Neyse.

Nazire :::
... See more
Bilgisunarda (internet) gezinirken bu şiire rastladım. Şiir, Ermenek yöresinin "Güneyyurt-Gargara" kasabası ve çevresini anlatıyor. Köyüm, buranın 20 km kadar uzağında... Şiirin özelliği ise "Haydar Babaya Selam" şiirine yerel bir nazire olması... Neyse.

Nazire :::
1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Nazire
2) https://eksisozluk.com/nazire--79485?p=1
3) http://www.uludagsozluk.com/k/nazire/
4) http://www.turkishstudies.net/Makaleler/327315822_76_Gültekinİbrahim-edb_s.pdf

--Alıntıdır--
....................................................
....................................................


Tolbunarda çeşmelerin ağlasın
Bük boyunca derelerin çağlasın
Söylen yâre çiğdemleri bağlasın
Bir yel varsa ulaştırsın bu yana
Gurbetteki kara bahtım uyana.

Hasan emmi hüddük çalar davara
Ana’z abam su kesecek avara
Konu komşu göçtü geldi civara
Ay dede buluttan kaş ve göz eder
Bundan geyri herkes başka söz eder.

Bıngıldaşır oğlakların güpesi
Davarlarla dolu dağın tepesi
Çitme atar boz eşeğin sıpası
Yaz ayları çayırları görmeli
Gün inmeden kelif’lere girmeli.

Hastalıklarıma şifa ot suyu
Tekne alaflıysa içmez at, suyu
Çekirgeler kametlerdi yatsıyı
Cennet nasipse yaylamı isterim
Aynı ruh canı ve teni isterim.

N’oldu dolu çıkan denene senin
Nazar m’oldu öten çenene senin
Zehir mi verdiler kenene senin
Bir nane böceklik canımız kalmış
Bilmem sağlam hangi yanımız kalmış.

Dursun abam maya çalar yoğurda
Gelsin yüklü inek haydi bağırda
Bir ağız yiyelim şimdi doğur da
Tuluklar yok oldu bişekler bitti
Dostluklar tükendi, komşuluk yitti.

Muttan, Anamur’dan gelir Yörükler
Harmanları hızlı sürer gölükler
Yayla tarlaları bölük bölükler
Birinde patates birinde kiraz
Hepsinden yapılır az biraz biraz.

Sarıbunar taş kumula dolmasın
Çevresinde yeşilliği solmasın
Gelen, geçen, uçan, susuz kalmasın
N’oldu gözüm ufuklara bakarsın
Neden öyle dargın durgun akarsın.

Ekinler biçilir hep sıra sıra
Çıkar halkım yaylalara ve kıra
Kapıcıktan gelir odun ve çıra
Kayalardan, kebenlerden geçerler
Pınarlardan soğuk sular içerler.

Kepirin başını orman yaptılar
Zehir’i hastaya derman yaptılar
Bin yıllık bir lafı ferman yaptılar
Dedelerim kalksa görse ne derdi
Dizlerini döver eyvah ederdi.

Ümüş abam pişmaniye çekerdi
Kadriy’abam ateşini yakardı
Çoluk çocuk buruşuna bakardı
Unutulmaz gecelerdi o zaman
Yâd et geçmişini unutma aman.

Yukarı salıda burma yolardık
Yolunduktan sonra malı salardık
Çalıdan çalıya kuş kovalardık
Çalı çırpı yakar hemen üterdik
Pinarların arasında yiterdik.

Erden çıkılırdı yayla yoluna
Seyrederdik gövde samanyolun
Biter arpalar yoluna yoluna
Birde geven söker sonra yakardık
Kışın mal melale katık yapardık.

Gövleme ateşi yakardık dağda
İzlerdik dizilip solda ve sağda
Gocanamız üzüm deşirir bağda
Sonra köfünlere sarar gelirdik
Dere boylarını yarar gelirdik.

Katıran beleni yuvak kırığı
Tolbunarın gövden geçer arığı
Kaya serçesine taşın yarığı
Yuva olur bir ömürü geçirir
Yavrusunu büyütür ve uçurur.

Kuşak pınarında iki söğüt var
Söğütlerin duruşunda öğüt var
Bir ömür yan yana bir çift yiğit var
Bir kadın ki yanındadır erinin
Sahibidir açığının sırının.

Uzun salmadaki kınalı kuşlar
Çağşaklarda tırmandığım yokuşlar
Pınarlarda o endamlı akışlar
Bir sinema şerididir gözümde
Tek başına seyrederim özümde.

Gözyaşıma bakma ondan kan akmaz
İnsan olan beline hançer takmaz
Ne garip ki kör tuttuğun bırakmaz
Cennetimiz cehennem olmaktadır
Zilhiccemiz muharrem olmaktadır.

Kuş gibi uçtuğum üssüz kepiri
Taşlarında kına elde köpürü
Bir ardıç pürüyle evi süpürü
Selam size yalın ayak yıllarım
Sevdiğime dağdan dağa ünlerim.

Bulgurca cızıldar közün üstünde
Kimse bilmez kaş var gözün üstünde
Bütün gözler daim azın üstünde
Bulgurca ve bicci kapış kapıştır
Hemen hazırları saca yapıştır.

Koca taşa yıldırımlar çakınca
Sel suyuyla dereleri akınca
Kızlar diler “ileğm sağma” çıkınca
Selam olsun yaylaların şanına
Sen mutlu ol geleceğiz yanına.

Kınalı keklikler enginde uçar
Ürkektir en ufak bir şeyden kaçar
Ardından palazlar dağılır naçar
Kimi yakalanır girer kabağa
Kimi büyüyünce düşer tabağa.

İftar zamanları kıble yönünde
El çomaç beklerdik cami önünde
Güneşi izlerdik kızıl ininde
O zaman orucu tutmayan yoktu
Karın aç olsa da gönlümüz toktu.

Ülker çıkar nal sesleri başlardı
Monam pateyi geceden haşlardı
Benim halkım ne hoş vatandaşlardı
Yayla yollarında hep karışırdık
Eşeklerle katırlar yarışırdık.

Her tepe, her in ve her yerde kazı
Bazen çoğu çıkar bazen de azı
Var ise çevrede işaret, yazı
Her yer definedir, her taraf altın
Taşeli’m dolusun üstün ve altın.

Kayanın böğründe olur salmalar
Taşın arasından biter elmalar
Nerede çift elle çaşır yolmalar
Baldıranlar ışıl ışıl yeşerir
Şifa arayanlar gelir deşirir.

Kuşak pınarında davar sürüsü
Biri gider, yeni gelir birisi
Ballıklarda durur köyün arısı
Çağşakları sarmış kısa meşeler
İçinden geçerken herkes şaşalar.

Bacılar teknede buğday yuyarlar
Kim ne derse, ne söylerse duyarlar
Bıçaklarla çirkli ceviz oyarlar
Ne güzeldir darı ile yemesi
Ardından şükredip bir oh demesi.

Her canlı yanından geçtiğimizde
İnlerdi yayladan göçtüğümüzde
Pınardan son bir su içtiğimizde
Dilsiz kayalar ve mor karamıklar
Her canlı gelecek yazı sayıklar.

Atmacalar yolumuzu keserdi
Kırlangıçlar rüzgâr gibi eserdi
Kır serçesi dönenlere küserdi
Yaylaların kısa olur yazları
Yağır baş ve sürmeli palazları.

Çakıllara domatesler dilinir
Kuru fürek Taşeli de bilinir
Koca kışta her sofrada bulunur
Şimdi tüm cipslerin çeşnisi oldu
Güzün ambarlarda bitekler doldu.

Yaz Mükremin şiirlerin okunsun
Zülfiyare dokunursa dokunsun
Herkes kasden hatalardan sakınsın
Geleceğe sevap koda, suç koma
Her şeyi yap sanda asla aç koma.

Mükremin KIZILCA

....................................................
....................................................

"(Bu şiir yazarın 99 mısradan oluşan “Güneyyurta Selam” adlı eserinden alınmıştır. Bu eser Azerbaycanlı Şair Hüseyin Şehriyarın ”Haydar Babaya Selam” isimli şiirine yerel bir naziredir)"

Kaynak: http://www.guneyyurthaber.com/haber_detay.asp?haberID=1277

[Edited at 2013-12-14 05:06 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
eski bir şiirim. prozda başka bir köşede duruyordu... buraya aldım Dec 20, 2013

Zeynep ile İzaskun

bir aşkım vardı vaktinde adı zeynepti, sonradan bir aşkım daha oldu adı izaskun...
zeynep benim topraktı ama parfüm kokardı, izaskun başka topraktı ama yağmur sonrası toprak gibi kokardı...

zeynep parfümü bol sürerdi öpmekten kaçardım
izaskun parfümsüzdü. bazen ben gibi kötü kokardı ama öpmeye doyamazdım



Ado
--------
İlk yayım: 30 Temmuz 2009 / Proz.com


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Yolsuzluk Hakkında Mar 1, 2014

Bay Keuner yaşadığı dönemdeki bir toplulukta saf hükümden bahsederken, bunun sadece yolsuzlukla savaşarak elde edilebileceğini söyler. Bunun üzerine katılımcıların çoğu bu sırada yolsuzluğa nelerin dâhil olduğunu sorar. ''Para'', der Bay Keuner hiç beklemeden. Toplantıdakiler buna çok şaşırır ve hatta kızarak başlarını sallayanlar da olur. Bu, insanların daha kibar şeyler beklediğini gösterir. Aynı zamanda da insanların, rüşvet alanlardan daha kibar, manev... See more
Bay Keuner yaşadığı dönemdeki bir toplulukta saf hükümden bahsederken, bunun sadece yolsuzlukla savaşarak elde edilebileceğini söyler. Bunun üzerine katılımcıların çoğu bu sırada yolsuzluğa nelerin dâhil olduğunu sorar. ''Para'', der Bay Keuner hiç beklemeden. Toplantıdakiler buna çok şaşırır ve hatta kızarak başlarını sallayanlar da olur. Bu, insanların daha kibar şeyler beklediğini gösterir. Aynı zamanda da insanların, rüşvet alanlardan daha kibar, manevi şeyler vasıtasıyla rüşvet almalarını beklediklerini ve rüşvet alan birinin maneviyattan uzak olduğu iddia edilmemesini istediklerini gösterir.

Çoğu insanın ödüllerle kendisine rüşvet verilmesine müsaade ettiği bilinir. Burada şunu demek isterler: yani parayla değil. Kanıtlanarak hakkı olmadan para alanların aldıkları para ellerinden alınırken, aynı şekilde hak etmeden alınan ödüllerinse sahiplerinde kalması istenir.

Sömürücülükle suçlananların çoğu, hükmetmek için para aldıklarını insanları inandırmaya çalışmayı, kendilerine para almak için hükmettiklerinin söylenmesine yeğliyorlar. Ancak paralı olmak hükmetmek anlamına geldiğinden, hükmetmek para çalmayı hiç bir zaman affettiremez.


--------------------------------------------------------------------------

Über Bestechlichkeit

Als Herr Keuner in einer Gesellschaft seiner Zeit von der reinen Erkenntnis sprach und erwähnte, dass sie nur durch die Bekämpfung der Bestechlichkeit angestrebt werden kann, fragten ihn etliche beiläufig, was alles zu Bestechlichkeit gehöre. „Geld“, sagte Herr Keuner schnell. Da entstand ein großes Ah und Oh der Verwunderung in der Gesellschaft und sogar ein Kopfschütteln der Entrüstung. Dies zeigt, dass man etwas Feineres erwartet hätte. So verriet man den Wunsch, die Bestochenen möchten doch durch etwas Feines, Geistiges bestochen worden sein, und: man möchte doch einem bestochenen Mann nicht vorwerfen dürfen, dass es ihm an Geist fehle.

Viele, sagt man, ließen sich durch Ehren bestechen. Damit meint man: nicht durch Geld. Und während man Leuten, denen nachgewiesen war, dass sie unrechterweise Geld genommen hatten, das Geld wieder abnahm, wünscht man jenen, die ebenso unrechterweise Ehre genommen haben, Ehre zu lassen.

So ziehen es viele vor, die der Ausbeutung angeklagt werden, glauben zu machen, sie hätten das Geld genommen, um herrschen zu können, als dass sie sich sagen lassen, sie hätten geherrscht, um Geld zu nehmen. Aber wo Geldhaben herrschen bedeutet, da ist herrschen nichts, was Gelstehlen entschuldigen kann.

___________________________________________________________________
Bertold Brecht Die Geschichten vom Herrn Keuner
Çeviri Haluk Erkan

[Bearbeitet am 2014-03-01 08:16 GMT]
Collapse


 
Halil Ibrahim Tutuncuoglu
Halil Ibrahim Tutuncuoglu "Бёcäטsع Լîfe's cômplicåtعd eñøugh"
Türkiye
Local time: 17:11
Turkish to English
+ ...
50 Tl'nin arkasında resmi bulunan romancı Mar 4, 2014

Fatma Aliye Topuz'un aynı zamanda çevirmen olduğunu yeni öğrendim.

 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
Kedi olmak yeterdi bana Jun 9, 2014

Kedi olsaydım, kedi olarak gelseydim keşke şu yalan dünyaya
Mırmır, motor sesi, gruk gruk, envai çeşit ses çıkarsaydım
Yeterdi bana.

Geceleri parklarda oynasam, ağaçlara tırmansam...
Kardeşim Çakır'la avcılık oyunları oynasaydım...

Saatçi Deli Hasan akşamları uğrasaydı torbasında kasap payı ile
Çekseydi tüm kömürlük kedilerine günlük ziyafetini.

Aralarında ben de olsaydım, adım; Tekir, Çakır, �
... See more
Kedi olsaydım, kedi olarak gelseydim keşke şu yalan dünyaya
Mırmır, motor sesi, gruk gruk, envai çeşit ses çıkarsaydım
Yeterdi bana.

Geceleri parklarda oynasam, ağaçlara tırmansam...
Kardeşim Çakır'la avcılık oyunları oynasaydım...

Saatçi Deli Hasan akşamları uğrasaydı torbasında kasap payı ile
Çekseydi tüm kömürlük kedilerine günlük ziyafetini.

Aralarında ben de olsaydım, adım; Tekir, Çakır, Şerafettin filan olsaydı
Ayak tıpırtılarından kimin gelmekte olduğunu anlayıverseydim hemen
Kulaklarımı radar gibi çevirseydim dört bir yana, kulak kabartsaydım
Uzaktaki farenin nefes alışını dinleseydim heyecanla…

Böcek, uçan-kaçan, fare, tuttuğum gibi pençelerimle
Topumu oynasam, afiyetle yemeğimi yeseydim.

Kendi boğazları için evlerine toba torba yiyecek taşıyan insanlar(!) az eksik olsaydı
Daha çok olsaydı şu şehir hayatında kedileri de düşünen delilerden.

Keşke kedi olarak gelseydim şu yalan dünyaya
Kedi olmak yeterdi bana.


[Edited at 2014-06-09 00:42 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
Elbet bir gün gideceğiz Nov 21, 2014

Elbet bir gün gideceğiz buralardan
Dile kolay 15, Proz’un yaşı
Sessizce gidenler olmuş
Bazılarımız gitmiş, haberimiz olmamış…

Nicole gitmiş, Can gitmiş, Hans gitmiş...
Kimbilir daha niceleri gitti de haberimiz olmadı!

Bakalım bu kubbede hoş bir sadâ bırakabilecek miyiz?

Ebediyet, bilinmezlik…


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Murathan Mungan Dec 26, 2014

Bir Yılın Son Günleri

I.

Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri
Her sonda,her başlangıçta ve her defasında
Alır gibi başkasını karşımıza
Perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
Sorgulamak kendimizi<
... See more
Bir Yılın Son Günleri

I.

Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
Bu kadar el değmemiş
Sıradan bir gerçeği daha
kolları bağlı hayatımızın
Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri
Her sonda,her başlangıçta ve her defasında
Alır gibi başkasını karşımıza
Perdeler çekip,ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
Sorgulamak kendimizi
Öğrenmek ikimizin anadilini,ikinci belleğimizi
Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz
Karanlık günlerimizin kenar süslerini

Biterken yılın son günleri
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
Gençlik ikindilerini
Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.

II.

Bir yıl daha bitiyor
Düşlerim ,tasalarım,yarım kalmış onca şey
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
İnsan yaşlanırken?

III.
Kırdım mı incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Dağınık yatağım, mutsuz yatağım
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Hançer kıvamındaki o karamizah tadını
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım
akşama
Yeni bir yıla
Ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta

IV.

Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Bırakılmış mektuplar
Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık
Ey hayatıma girenler ve çıkanlar
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey

O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır bir ermiş dinginliği havalandırıyor dizelerime
açılan pencereleri,
Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına,
Zamanı düşünüyorum; koyuluyorum
Anlamını yitiriyor ''şimdiki zaman''ın boş yüceliği, tarihin unutkan
sayfalarındaki mürekkep lekeleri
İşimin başına dönüyorum içimde ıssız bir gönül erinci

Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
''içtenliğin'' yada ''dünya görüşünün'' kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum.

V.

Sabahları açık penceremin soluduğu kent
Nabzında yüzyılın dağınık sancısı
Dumanı üzerinde tüten yıkıntılar
Hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir yıl
Umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata
Hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak
Hangi yüreğe öğretilebilir unutmak!

Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hala bir umut var mıdır
Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde

Murathan Mungan
Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
haymatloz Jan 31, 2015

usulca kulağıma fısıldıyor viyanalı kadın
ilk ve son kez ich liebe dich
ayrılığın acısı o an bağrımı yakmış

küçük odamın kiracısı alkolik bir taksi şoförü eve geliş saati sabahın körü
gidince yerine isveçli karl der lange geliyor kraliyet ailesi gibi terbiyeli
sonrasında üflenti sarışın güzel larissa (yandaki kafede bilardo oynuyoruz)
küçük odam dönme dolap karl gidiyor larissa geliyor
burası almanya ali
... See more
usulca kulağıma fısıldıyor viyanalı kadın
ilk ve son kez ich liebe dich
ayrılığın acısı o an bağrımı yakmış

küçük odamın kiracısı alkolik bir taksi şoförü eve geliş saati sabahın körü
gidince yerine isveçli karl der lange geliyor kraliyet ailesi gibi terbiyeli
sonrasında üflenti sarışın güzel larissa (yandaki kafede bilardo oynuyoruz)
küçük odam dönme dolap karl gidiyor larissa geliyor
burası almanya ali gidip veli gelecek hali yok ya

ruh gibi dolaşıyorum etrafta
guten morgen diyen kıza bir hafta aşığım
bazen serseri bir mayın
dokunanın elinde patlıyorum

rolf’u arıyor gözlerim görlitzer parkında
ayyaşlar keşlerin arasında
berlin’in göbeğinde aç karınlarıyla kiliseye sığınmışlar
tanrıya inanmasalar da (açlıktan ölmesinler diye bu soğukta)
bir tabak yavan aşla bir somun bayat ekmek
rahibelerden garibanlara

buz kesmiş ellerim ceplerimde nefesim buzlu duman
gevrek almak için yoldayım yine kreuzberg’te
memleket benim için artık sadece bir kuru gevrekten ibaret
beni çağıran haberse öz anadilimden
ya kırk bin papel yollarsın ya da atarız vatandaşlıktan
(papiertiger rütbesi kadar açgözlü aptal ve hantal)

neyse apar topar uçuyorum memlekete
meğerse daha dün atılmışım vatandaşlıktan
hançeri yemiş miyim sırtımdan
yeniden başvur oğlum diyor nüfus müdürü gayet sakin

dokuz ay on gün sonra askere
on dört ay yan gelip yatıyorum kıyısına dicle’nin püfür püfür
aklımda kalan uzman çavuşun savurduğu o küfür
BEYNİNİ ... BEYİNSİZ JAPON ASKERLERİ
adam olmayan bir şeyi becerdiğine göre
hem biz zaten japon da değiliz (suratına küt diye yapıştırmıyoruz)
yani istesek adamı mahkemeye bile veremiyoruz

dört kilo almış dönüyorum eve tezkereyle
yolda bir şekerli kahve bir tel de cigara

Haluk Erkan © 2015


[Bearbeitet am 2015-01-31 13:52 GMT]
Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Yaşar Kemal Mar 1, 2015

Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale g... See more
Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki... Yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi.

Yaşar Kemal (1923 - 2015)
______________________________________________

Allah rahmet eylesin...
Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
100. Yıl Anısına Mar 16, 2015

Die Verwandlung

Als Gregor Samsa eines Morgens aus unruhigen Träumen erwachte, fand er sich in seinem Bett zu einem ungeheueren Ungeziefer verwandelt. Er lag auf seinem panzerartig harten Rücken und sah, wenn er den Kopf ein wenig hob, seinen gewölbten, braunen, von bogenförmigen Versteifungen geteilten Bauch, auf dessen Höhe sich die Bettdecke, zum gänzlichen Niedergleiten bereit, kaum noch erhalten konnte. Seine vielen, im Vergleich zu seinem sonstigen Umfang kläglic
... See more
Die Verwandlung

Als Gregor Samsa eines Morgens aus unruhigen Träumen erwachte, fand er sich in seinem Bett zu einem ungeheueren Ungeziefer verwandelt. Er lag auf seinem panzerartig harten Rücken und sah, wenn er den Kopf ein wenig hob, seinen gewölbten, braunen, von bogenförmigen Versteifungen geteilten Bauch, auf dessen Höhe sich die Bettdecke, zum gänzlichen Niedergleiten bereit, kaum noch erhalten konnte. Seine vielen, im Vergleich zu seinem sonstigen Umfang kläglich dünnen Beine flimmerten ihm hilflos vor den Augen.

»Was ist mit mir geschehen?«, dachte er. Es war kein Traum. Sein Zimmer, ein richtiges, nur etwas zu kleines Menschenzimmer, lag ruhig zwischen den vier wohlbekannten Wänden. Über dem Tisch, auf dem eine auseinandergepackte Musterkollektion von Tuchwaren ausgebreitet war – Samsa war Reisender – hing das Bild, das er vor kurzem aus einer illustrierten Zeitschrift ausgeschnitten und in einem hübschen, vergoldeten Rahmen untergebracht hatte. Es stellte eine Dame dar, die mit einem Pelzhut und einer Pelzboa versehen, aufrecht dasaß und einen schweren Pelzmuff, in dem ihr ganzer Unterarm verschwunden war, dem Beschauer entgegen hob.

Gregors Blick richtete sich dann zum Fenster, und das trübe Wetter – man hörte Regentropfen auf das Fensterblech aufschlagen – machte ihn ganz melancholisch. »Wie wäre es, wenn ich noch ein wenig weiterschliefe und alle Narrheiten vergäße«, dachte er, aber das war gänzlich undurchführbar, denn er war gewöhnt, auf der rechten Seite zu schlafen, konnte sich aber in seinem gegenwärtigen Zustand nicht in diese Lage bringen. Mit welcher Kraft er sich auch auf die rechte Seite warf, immer wieder schaukelte er in die Rückenlage zurück. Er versuchte es wohl hundertmal, schloß die Augen, um die zappelnden Beine nicht sehen zu müssen, und ließ erst ab, als er in der Seite einen noch nie gefühlten, leichten, dumpfen Schmerz zu fühlen begann.

------

Dönüşüm

Gece boyunca yatağında karabasanlarla cebelleşen Gregor Hamsa sabah olup uyandığında dehşet verici bir haşereye dönüştüğünü fark etmişti. Zırh gibi sert sırtının üzerinde yatıyor ve başını biraz kaldırdığında, yay biçiminde çıkıntılarla bölmelere ayrılmış kubbemsi kahverengi karnını görebiliyordu. Aynı yükseklikteki zar zor yerinde duran yorgan neredeyse tümüyle yataktan aşağıya kaymak üzereydi. Gövdesine kıyasla çok cılız kalan bacakları, gözlerinin önünde sanki biçare dans ediyorlardı.

“Ne oldu bana böyle?” diye düşündü. Bu bir rüya değildi, hayal de görmüyordu. Burası kendi odasıydı. Normalde insanların oturduğu, biraz küçük ama bildiği dört duvarın içindeki bir odaydı. Kumaş örnekleri koleksiyonunun yayılmış olduğu masanın üzerinde – Samsa pazarlamacıydı – kısa süre önce mecmuanın birinden keserek altın kaplamalı güzel bir çerçevenin içine yerleştirdiği bir resim asılıydı. Resimde kürk şapkası, kürk fuları olan ve kolu dirseğine kadar içine gömülü kürk manşonu resme bakana doğru tutmuş dimdik oturan bir hanımefendi görülüyordu.

Georg bakışlarını pencereye doğru yöneltti ve kasvetli hava – pencerenin teneke pervazından yağmurun tıkırtısı duyuluyordu – içini daha da karartmıştı. “Biraz daha uyusam ve bütün bu saçmalıkları unutsam” diye düşündü. Sağ tarafında yatmaya alışık olduğundan bu gerçekten mümkün değildi ve içinde bulunduğu durum itibariyle kesinlikle sağ tarafına dönemiyordu. Kendini ne kadar sağ tarafa attıysa da yalpalanarak tekrar sırt üstüne geliyordu. Belki yüz kere denemiş, havada çırpınan bacaklarını görmek zorunda kalmamak için gözlerini kapatmıştı. Ta ki sağ tarafında şimdiye kadar hissetmediği bunaltıcı bir ağrı duyana kadar devam etti.

_________________________________________________

Franz Kafka, Die Verwandlung, 1915
Özgün çeviri: Haluk Erkan, 2015

[Bearbeitet am 2015-03-16 11:34 GMT]
Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
SERSEM HERİF ve CÜCE AĞACI Mar 23, 2015

Dün gece bir mezar kazıyordum rüyamda
ya da bir mezar kazdığımı sanıyordum.
Anlaman lazım, kaybolmuştum fırtınada,
uçsuz bucaksız bir ovada.
Korkunç bir yağmur vardı
ve yıldırımlar her zaman çocukluğumdaki gibi çakardı.
Yağmuru terliyordum ve gözlerimden tuzlu sular damlıyordu.

Bir ara elimdeki küreği bir kenara bıraktım
Ve ısısız ovaya şöyle bir baktım.
Havada dehşet ve trajedi kokusu vardı
... See more
Dün gece bir mezar kazıyordum rüyamda
ya da bir mezar kazdığımı sanıyordum.
Anlaman lazım, kaybolmuştum fırtınada,
uçsuz bucaksız bir ovada.
Korkunç bir yağmur vardı
ve yıldırımlar her zaman çocukluğumdaki gibi çakardı.
Yağmuru terliyordum ve gözlerimden tuzlu sular damlıyordu.

Bir ara elimdeki küreği bir kenara bıraktım
Ve ısısız ovaya şöyle bir baktım.
Havada dehşet ve trajedi kokusu vardı
Ateşim belki de 39 falandı.
Sonra birden sıcak birşeyler düşünüp titrememi durdurdum.
Ani bir kararla bazı şeyleri durduk yere iyiye yordum.

Mesela yağmuru ve ıssızlığı severdim,
toprakla uğraşmayı da.
Ve madem ki mezarı kazan bendim
O vakit ölen de ben değildim.
Biraz oturup dinleneyim dedim.
‘‘Hey!’’ dedi arkamdaki çalı
‘‘Ney?’’ dedim
‘‘İşin daha bitmedi mi?’’
‘‘Bilmiyorum ama biraz yoruldum’’
‘‘Sersem herif !’’ dedi bana, aslında bir çalı değil bir bonsai’ydi
Ve ismi de Şibumi’ydi.
‘’Ne çabuk unuttun, buraya beni özgürleştirmeye gelmiştin,
ve tüm o popüler kültür gerizekalıları gibi
ismimdeki S’yi Z zannettin.
Cüce bir japon ağacını özgürleştirecekken,
geçmişinden aptal bir kabusa dalarak,
beni gömmeye çalıştığın bir uyuşturucu farzettin.
Ah be güzel evladım,
bitir işini de sonra konuşalım...’’

O sırada yağmur ve yıldırımlar dindi,
Güzel, gülümser bir güneş oltasını gökyüzüne saldı.
Ova hala ıssızdı ama gözalabildiğine çim.
‘‘Anla artık’’ dedi Şibumi,
‘‘Her şey aslında senin için.
Güneş ve fırtına,
Mavi gök ve yıldırımlar,
Çukur ve çim, kabus ve rüya...
Çünkü hayat bu biçim’’

Sonra cüce ağaç Şibumi’yi saksısından çıkarıp
uçsuz bucaksız toprağa gömdüm,
özgürce büyüsün diye.
Konuştuk onunla süresiye
Biz konuştukça o büyüdü
Ve benim içimi pırıl pırıl bir yeni bahar bürüdü.
Sustuk sonra günlerce
Büyümek için susmak ve dinlenmek de gerek
Yapraklarını budadım
toprağını suladım.
Altına uzandım en son
Eskiden olsa bi sigara yakardım
Bu sefer gökyüzüne dalıp
yorgun ve neşeli bir şarkıyı ıslıkla mırıldandım.

‘‘Sen de bir ağaçsın aslında’’ dedi en son Şibumi
‘‘Hem de binlerce yıllık.
Ama bodurluk ediyorsun bazen.
Olabilir, senin de herkes kadar kafan karışık.
Dal ve yaprak hep güneşe uzanır unutma,
toprak ve köklerse dik durmak için
içine gömülmek için sanma’’

‘‘Anlaşıldı evlat’’ dedim, ‘‘kafa ütüleme,
şarkımın en güzel yeri, istersen sen de söyle, bak aynen şöyle;
Haydi hoppa tra la la
Vay beni oy yeah yeah yeah!’’
Derin bir nefes alıp sabırla gülümsedi, ‘‘sersem herif’’ dedi içinden
‘‘Meyve de vereydin daha iyiydi’’ dedim,
çocuk gibi şımarık bi neşenin en dibinden.

Togan Altan
Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
amore posthum Dec 9, 2015

aklım başımdan uçtu gitti
seni düşleye düşleye

gözlerim perde indi
yolun gözleye gözleye

saçım aklar düştü
cevabın bekleye bekleye

lafım sözüm yok artık
yazdığım yetim kaldı kalalı

haluk erkan © 2015


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Gölgeler ve Gerçeklik Dec 16, 2015

Filozoflar duyularına dayanarak değil de düşünmeyle gerçekliğin doğasını keşfeder. Bu fikri anlatmak için Platon bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgeler... See more
Filozoflar duyularına dayanarak değil de düşünmeyle gerçekliğin doğasını keşfeder. Bu fikri anlatmak için Platon bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek dünya olduğunu düşünerek geçirirler. Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri ilkin bulanıktır, ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir. Görünüşlerin ötesini görür. Sıradan bir insan gerçeklik hakkında az bir fikre sahiptir, çünkü onu derinlemesine düşünmektense, hemen önünde duran şeye bakmaktan hoşnuttur. Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil.Collapse


 
Haluk Erkan
Haluk Erkan  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:11
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Seikilos Ağıdı Jan 2, 2016

Parılda yaşarken
Bırak gamí tasayı bir kenera
Hayat dediğin bu kadar kısayken
Ve herşey zamana yenik düşerken

----------------------------------------
Sümerlerden kalma bilinen en eski ikinci şarkının sözleri.
Aydın yakınlarındaki Tralleis antik kentinde eski yunancasıyla beraber bulunmuştur.


 
Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] >


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Çevirmenin Edebiyat Köşesi


Translation news in Türkiye





Wordfast Pro
Translation Memory Software for Any Platform

Exclusive discount for ProZ.com users! Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value

Buy now! »
Trados Business Manager Lite
Create customer quotes and invoices from within Trados Studio

Trados Business Manager Lite helps to simplify and speed up some of the daily tasks, such as invoicing and reporting, associated with running your freelance translation business.

More info »